Modus operandi*, latince çalışma yöntemi demek. Mesela Akp için mağduriyet, RTE için diktatöryel diyebiliriz.
Pekiyi bu blog için ne? An itibariyle 3 yılda 20 post ve de pek tutarlı bir ritm yok.
Bir de bu ilk blogum ve bu işler nasıl oluyor sadece tahmin üzerinden konuşuyorum. Aslında başka moda bloglarına pek de baktığımı söyleyemem. Ancak blogger, devamlı gözüme hangi postların kaç kere görüntülendiğini, gün başına kaç view aldığını sokarak, bir takım popülarite kaygılarını katalize ediyor.
Bu konuda, eş dost toplamak için başka bloglara girecek ve commentlerle networking yapmak için motive değilim. Reklam amaçlı kendi postuna referans veren commentleri de Spam olarak görüyorum. Aslında Self promoting'in ayıp olduğunu düşünmüyorum ama gündelik hayatımda da bu konuda iyi değilim - yapabilsem kariyer amaçlı yaparım. Bir de çok da sikimde değil, Türkiye'nin önde gelen erkek moda blogger'lrından birisi olmak. Bir de google aramalarından 3600 sayfa görüntülenmesi var (uh-mazing!) bu da benim için gayet yeterli. Yani moda haftalarına çağırılmak, cat walk izlemek gibi gayelerim yok.
"Ne zamandır yazmıyorum" muhabbetlerini de açıkçası sevmiyorum bloglarda. Geçen mercimek çorbası tarifi baktım ve kadın, 3 paragraf işlerinden güçlerinden bahsetmiş, postların aralarının artmasını haklı göstermek için.
Bazı insanların bu tip problemleri olabilir, lakin benim yok. Çünkü hiç bir zaman bu bloğa düzenli yazmadım dahası değil takipçi, atılmış bir comment bile yok.
Aslında en azından ayda bir sağda solda ne var diye bakıp yazsam diyorum, ama problem sanırım moda ile çok da haşır neşir olmamam. Çünkü 4 mevsim var. 2 tane moda dergisi var. Paramın yettiği, tarz ve yaşadığım şehirde bulunan ise bir mağaza var (Zara). Her ay da moda değeri olan şeyler almıyorum. O yüzden, belki de bir blogu dolduracak kadar çok diyeceğim yok moda hususunda.
Tabii ki Lady Gaga, A markasının Limited Edition çılgın ayakkabısı, Nylon dergisinde bir spread, Erkek moda bloglarının gözlemime göre alamet-i farikası. Umarım yazıda size aktarabiliyorumdur, o tip blogları sevmiyorum ve de bu bir zevk meselesi. Her insan beğenmediği şeyi küçük görebilir. Ama asla kimseye saygısılık yapmak, laf sokmak gibi pasif agresif davranışlara girmek istemem. Dediğim gibi, insan bazen yazarken kendini beğenmiş ve kinayeli bir tonu farkedemeyebiliyor, konuşmaya nazaran.
Neticesi, her sezon başında en azından Trendleri kabaca gözlemleyen ve anahtar parçalar için ulaşılaiblir ve zevkli (Tabii ki benim için) opsiyonları sunan postlar hazırlamaya gayret edeceğim.
Aslında, Beğendiğimiz look'ları, elimizde olan imkanların dahil olduğu kadarıyla tamamlamaya çalışıyoruz.
Yani, pahalı bilmem ne, ama Michael Kors look book'undan resim koymakta beis görmeyebilirim. Sonuçta hala iddiasız, mütevazı erkek giyim blogu olmaya devam ediyor.(Mütavazı derken, Blog'a koyduğum arka plan resmi ve kürk üzerine yaptığım logoya bayılıyorum.O hariç mütevazı.)
İmla hatalarından tiksiniyorum. Bir takım laubaliliklerden de. Bir de teknik olarak pek de bilgili sayılmam ama derli toplu ve erişkin bir blog yazma gayesindeyim.
* Gereksiz yere uzun ve havalı laflar eden kimse: sesquipedalian
Pekiyi bu blog için ne? An itibariyle 3 yılda 20 post ve de pek tutarlı bir ritm yok.
Bir de bu ilk blogum ve bu işler nasıl oluyor sadece tahmin üzerinden konuşuyorum. Aslında başka moda bloglarına pek de baktığımı söyleyemem. Ancak blogger, devamlı gözüme hangi postların kaç kere görüntülendiğini, gün başına kaç view aldığını sokarak, bir takım popülarite kaygılarını katalize ediyor.
Bu konuda, eş dost toplamak için başka bloglara girecek ve commentlerle networking yapmak için motive değilim. Reklam amaçlı kendi postuna referans veren commentleri de Spam olarak görüyorum. Aslında Self promoting'in ayıp olduğunu düşünmüyorum ama gündelik hayatımda da bu konuda iyi değilim - yapabilsem kariyer amaçlı yaparım. Bir de çok da sikimde değil, Türkiye'nin önde gelen erkek moda blogger'lrından birisi olmak. Bir de google aramalarından 3600 sayfa görüntülenmesi var (uh-mazing!) bu da benim için gayet yeterli. Yani moda haftalarına çağırılmak, cat walk izlemek gibi gayelerim yok.
"Ne zamandır yazmıyorum" muhabbetlerini de açıkçası sevmiyorum bloglarda. Geçen mercimek çorbası tarifi baktım ve kadın, 3 paragraf işlerinden güçlerinden bahsetmiş, postların aralarının artmasını haklı göstermek için.
Bazı insanların bu tip problemleri olabilir, lakin benim yok. Çünkü hiç bir zaman bu bloğa düzenli yazmadım dahası değil takipçi, atılmış bir comment bile yok.
Aslında en azından ayda bir sağda solda ne var diye bakıp yazsam diyorum, ama problem sanırım moda ile çok da haşır neşir olmamam. Çünkü 4 mevsim var. 2 tane moda dergisi var. Paramın yettiği, tarz ve yaşadığım şehirde bulunan ise bir mağaza var (Zara). Her ay da moda değeri olan şeyler almıyorum. O yüzden, belki de bir blogu dolduracak kadar çok diyeceğim yok moda hususunda.
Tabii ki Lady Gaga, A markasının Limited Edition çılgın ayakkabısı, Nylon dergisinde bir spread, Erkek moda bloglarının gözlemime göre alamet-i farikası. Umarım yazıda size aktarabiliyorumdur, o tip blogları sevmiyorum ve de bu bir zevk meselesi. Her insan beğenmediği şeyi küçük görebilir. Ama asla kimseye saygısılık yapmak, laf sokmak gibi pasif agresif davranışlara girmek istemem. Dediğim gibi, insan bazen yazarken kendini beğenmiş ve kinayeli bir tonu farkedemeyebiliyor, konuşmaya nazaran.
Neticesi, her sezon başında en azından Trendleri kabaca gözlemleyen ve anahtar parçalar için ulaşılaiblir ve zevkli (Tabii ki benim için) opsiyonları sunan postlar hazırlamaya gayret edeceğim.
Aslında, Beğendiğimiz look'ları, elimizde olan imkanların dahil olduğu kadarıyla tamamlamaya çalışıyoruz.
Yani, pahalı bilmem ne, ama Michael Kors look book'undan resim koymakta beis görmeyebilirim. Sonuçta hala iddiasız, mütevazı erkek giyim blogu olmaya devam ediyor.(Mütavazı derken, Blog'a koyduğum arka plan resmi ve kürk üzerine yaptığım logoya bayılıyorum.O hariç mütevazı.)
İmla hatalarından tiksiniyorum. Bir takım laubaliliklerden de. Bir de teknik olarak pek de bilgili sayılmam ama derli toplu ve erişkin bir blog yazma gayesindeyim.
* Gereksiz yere uzun ve havalı laflar eden kimse: sesquipedalian
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder